Mintez ŞİMŞEK – MEB İLKSAN Genel Müdürü
TURAN BİRLİĞİNİN İLK RESMİ SİLAHLI KUVVETİ
KAFKAS İSLAM ORDUSU VE BAKÜ FATİHİ NURİ(KİLLİGİL) PAŞA
Anadolu Coğrafyasını Asya’ya bağlayan en önemli kapılardan birisi olan Kafkasya Bölgesi, her dönemde Osmanlı Cihan İmparatorluğunun dikkatini celbetmiş, özellikle Osmanlıya sınır komşuları olan Türk Hanlıklarına (Revan, Karabağ ve Nahçıvan) ait topraklar, İran ve Osmanlı İmparatorluğu arasında çeşitli savaşlara ve mücadele üstünlüğü harekatlarına sahne olmuştur.
Bölgenin Osmanlı İmparatorluğu nezdindeki önemine binaen Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra ilk defa bir Osmanlı padişahı (IV. Murad) şark seferine çıkmış, Revan Seferi olarak bilinen ve 29 Mart 1635 tarihinde Üsküdar sırtlarından başlayan bu sefer, 8 Ağustos 1635 tarihinde Revan’ın fethi ile neticelenmiş, Kafkaslarda ki Türk hakimiyeti, IV. Murad’ın Revan zaferi ile perçinlenmiştir.
18. Yüzyılın sonlarına doğru bu mücadeleye yeni bir aktör dahil olmuş, Kırım’ın Küçük Kaynarca Antlaşması (1774) ile Osmanlı Hakimiyetinden çıkmasından itibaren, Kafkas bölgesi Çarlık Rusyası açısından hedef bölge haline gelmiş, Rusya’nın 1801 yılında Doğu Gürcistan’ı işgal etmesinden sonra ise Kafkas Türk Hanlıkları ve tüm doğu Anadolu, Rus tehdidini derin bir şekilde hissetmeye başlamıştır.
Rusya’nın Kafkasya bölgesine girdiği 19. Yüzyılın başlarından itibaren Ermeniler, Rusların bölgedeki doğal müttefiki olarak kabul edilmiş, Rusların özelikle Kafkas Türk-Müslüman toplumuna karşı sürdürdüğü işgal ve kırım harekatlarında, silahlandırılmış yerel Ermeni nüfusu; istihbarat, çetecilik ve milis kuvvetleri faaliyetlerinde bilfiil kullanılmıştır.
19. Yüzyılın hemen hemen her döneminde gerek Kafkasya gerekse de Doğu Anadolu Bölgesi Rusların işgal ve kırım harekatlarına maruz kalmış, yüzyılın sonlarında “hasta adam” olarak nitelendirilen Osmanlı İmparatorluğu, sosyo-ekonomik sıkıntılar ve imparatorluğun hemen her bölgesinde ki isyan hareketleri nedeni ile 18. Yüzyılın sonları ve 19. Yüzyılın başlarında, Kafkasya bölgesinde doruğa çıkan Rus-Ermeni zulmünü önlemede maalesef yetersiz kalmıştır.
Rusya’da ki Bolşevik ihtilali(1917)’ni müteakiben, 3 Mart 1918 tarihinde Rusya-Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalanan Brest-Litovsk anlaşmasına göre Kars-Ardahan-Artvin ve Batum Osmanlı İmparatorluğuna iade edilmiş, Bolşevik Rus Sovyet Devletinin Kafkasya bölgesinden çekilmeye başlaması ile bölgedeki yerel Türk-İslam toplulukları derhal organize olmuş, Kuzey Kafkasya’da, Dağlı Cumhuriyeti (1917), Güney Kafkasya’da ise Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti-ADC (1918) kurulmuştur.
Bölgedeki Ermeni çeteleri ve Gürcü yerel otoritelerinin Kafkas İslam toplulukları üzerindeki baskılarının önlenmesi amacıyla Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın 5 Nisan 1918 tarihli tamimi ile bir Kafkasya bölgesinde bir Kolordu teşkil edilmesi emri verilmiş, Azerbaycan Cumhuriyetinin Osmanlı İmparatorluğu ile imzaladığı Batum Anlaşması mucibince asker talep etmesi üzerine de 4 Haziran 1918 tarihinde komutanlık görevi Enver Paşa’nın kardeşi Nuri(Killigil) Paşa uhdesinde olmak üzere Kafkas İslam Ordusunun kurulmuştur.
Gelişmelerden evvelce haberdar olan Nuri Paşa 8 Nisan 1918 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyetinin geçici merkezi olan Gence’ye varmış, buradan verdiği talimatlarla Filistin cephesinden dönen 56. Topçu Alayı ile 106 ve 107. Piyade Alaylarını birleştirerek ordunun ana kademesini teşkil etmiş, Azerbaycan Kolordusundan alınan 1000 kişilik kuvvet ile ordu merkezi takviye olunmuştur. Esasen Kafkas İslam ordusunun ilk nüvesi, Rusların çekilmeye başladığı ilk tarihten itibaren Teşkilat-ı Mahsusa’nın yerel birimleri ve esaretten kurtulan Türk subayları aracılığı ile Türk-Müslüman nüfusunun yoğun olduğu yerleşim birimlerinde kurulan gönüllü milis kuvvetleridir.
5. Kafkasya Tümeninde Kafkas İslam Ordusunun emrine verilmesi ile birlikte 12.000 kişilik kuvvete ulaşan Kafkas İslam Ordusu’nun ilk icraatı, Gence merkezi ve çevresinde yer tutan Ermeni çetelerini temizlemek olmuş, 13-14 Haziran 1918 tarihi itibari ile Gence havalisinde ki Ermeni çetelerinin tamamı silah bırakıp teslim olmuştur.
27 Haziran – 12 Temmuz 1918 tarihleri arasında cereyan eden Gökçay ve Salyan Muharebelerinde Bolşevik-Ermeni Kuvvetlerini perişan eden Kafkas İslam Ordusunun birinci taarruz istikameti Gökçay-Şamahı-Bakü karayolu, ikinci taarruz istikameti ise Gence-Bakü Demiryolu istikameti olmuştur. 5-28 Temmuz 1918 tarihlerinde Aksu, Kürdemir ve Şamahı muharebelerinde bozguna uğrayan Bolşevik-Ermeni birliklerinin çekilmesi ile 6 Temmuz 1918’de Aksu, 10 Temmuz 1918’de ise Kürdemir kurtarılmıştır. Bu muharebelerde, Azerbaycan gönüllü kuvvetleri komutanı Albay Hebib Bey Selimov’un gayret ve emekleri çok büyüktür.
Bakü istikametine hareket emri verilen Kafkas İslam Ordusu Kuzey ve Güney gurupları olarak iki koldan hareket etmiş, Şamahı, Hacıkabul-Postacengi Muharebelerinden zaferle çıkan askerimiz Bakü yürüyüşüne süratle devam etmiş, Nuri Paşa’nın 5 Ağustos 1918 gecesi verdiği topçu baskın ateşi emri ile birlikte birinci Bakü taarruzu başlatılmıştır. Birinci taarruzda kısmi başarı elde eden ordumuz, lojistik yetersizlikler nedeni ile bir süre beklemek zorunda kalmış, 14 Eylül 1918 günü Kafkas İslam Ordusunun mevcudu, 8 Bini Osmanlı, 6 Bini Azerbaycan Türkü olmak üzere 14.000’e ulaşmış, 15 Eylül 1918 tarihinde ise İkinci Bakü taarruzu başlatılmış, aynı gün saat 15.00’den sonra Bakü esaretten azat edilmiştir. Gence’den başlayıp Bakü’de sona eren bu harekatta Kafkas İslam ordusu 4 Bini aşkın asker ve subayını, gönüllü Azerbaycan milis kuvvetlerinde de sayısız vatansever evladını şehit vermiştir.
Kafkas İslam Ordusu, harp tarihinde örnek gösterilecek bir strateji ve taktik planıyla, kuruluşundan itibaren 3 ay gibi kısa bir sürede hem teşkilatlanmış hem de muharebe meydanına koşmuştur. Ancak, tarihimizin kara günlerinden birisi olan 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi gereği, Kafkas İslam Ordusu 16 Kasım’da Bakü’yü terk ederek, Doğu Anadolu’ya çekilmiş ve Kazım Karabekir’in komutanı olduğu 15. Kolordu’ya katılmış, bilahare Kurtuluş Savaşında da büyük yararlılıklar göstermiştir. Turan Birliğinin ilk nüvesi olarak tarihe geçen Kafkas İslam Ordusu (15. Kolordu), 20. Kolordu ile birlikte, Mondros Mütarekesi hükümlerine rağmen askerini terhis etmeyip, silahını teslim etmeyen ikinci askeri kuvvetimizdir.
Kafkas İslam Ordusu, kurulduğu ilk haftadan itibaren Gence-Bakü hattında, kuzey ve güney istikametinde sürekli ileri harekâtı ile gün gün çarpışarak Bakü’yü kurtarmış, bu kadar kısa bir zamana büyük bir zafer sığdırmıştır. Ordu Bakü’nün kurtarılmasından sonra Karabağ ve Dağıstan hattında da birçok çatışma ve muharebeyi kazanarak bu bölgelerde de Türk-Müslüman ahalinin güvenliğini tesis etmiştir. Şüphesiz bu başarının arka planında Nuri Paşa ve onun kahraman komuta kademesinin payı çok büyüktür.
20. Yüzyıl Türk Harp ve Savunma Sanayii tarihin önemli şahsiyetlerinden birisi olan Nuri (Killigil) Paşa, Harbiye Nazırı ve Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın kardeşi olup 5 Mayıs 1890 tarihinde Manastır’da (Nüfus kaydı İstanbul’dadır) doğmuştur. Askerlik hayatında ki son rütbesi Yarbay (Kaymakam) olmakla birlikte, yürüttüğü görevlerin cesameti ve önemine binaen daima Nuri Paşa olarak anılmıştır.
Nuri Paşa, Libya Trablusgarp bölgesinde cepheyi, İtalyanlara dar eden Afrika Gruplarının Komutanlığını yürütmüş, Balkan Savaşlarında önemli yararlılıklar göstermiş ve nihayet Kafkas İslam Ordusu komutanlığına, görevinin mahiyeti itibari ile “Fahrî Ferik (Tümgeneral)” rütbesi ile tayin olunmuştur.
Savaştan hemen sonra Almanya’ya yerleşen Nuri Paşa, 1938 yılında Türkiye’ye geri dönmüş, Ailesinin Kırım’dan sonra ki ikinci vatanı olan ve Tuna nehrinin Karadeniz’e döküldüğü kıyı içinde yer alan “Kilya” kasabasından dolayı “Killigil” soyadını almıştır. 1938 yılında madeni eşya imalat sektörüne giren Nuri Paşa, 1946’da fabrikasını Sütlüce’ye taşıyarak, Gaz Maskesi, Tabanca, Havan ve Havan Mermisi üretimine başlamıştır. Yerli ve milli ilk özel teşebbüs savunma sanayi imalatçısı olan Nuri Paşa, 2 Mart 1949’da Sütlüce fabrikasında meydana gelen 3 büyük patlamanın akabinde 27 çalışanı ile birlikte hayatını kaybetmiş, maalesef naaşı bulunamamıştır. Paşanın boş tabut ile defni yapılan mezarı İstanbul Edirnekapı Şehitliğindedir.
Ruhu Şad, Mekânı Cennet Olsun.